Gecen senelerde hep duyduğum ama gidemediğim Alaçatı Ot Festivali ile yollarımız bu sene Nisan ayında kesişti. İlk defa Çeşme’ye bavul hazırlarken bikinimi almadım, bu seferki bir başka olacaktı.
Cuma günü bütün gün içim içime sığmıyordu. Yazın habercisi güneşin içime işleyen o sıcacık tadı, tüm hücrelerimi sardı. Saatler 17.00’ı gösterdiğinde koşa koşa ofisten çıktım, atladık arabaya ve vınn.. T.’nin rallici edasında araba sürüşüyle gece yarısı İzmir’e vardık. İzmir sınırına girince durup dedim ki, “evet yaz başlıyor” o özlediğimiz yaz, bizim mevsimimiz geldi çattı.
Cumartesi sabah uyanır uyanmaz, her yerden rahatlıkla temin edebileceğiniz Alaçatı Ot Festivali programı elime geçti. Alaçatı girişine yan yana sıralanmış tezgahlarda refikasından şevketi bostanında tüm otlar yerel halk tarafından hazırlanmış tencerelerde kaplarda bizi bekliyordu. Sabahın erken saatleri olmasına rağmen tatlarına bakma isteğimize karşı koyamadık. 5TL’ye minik plastik kaplardan birer tane aldık ve yolumuza devam ettik. Sadece 2-3 km uzunluğundaki o yolu yürümek pek de kolay değildi. Bu sene civardan günübirlik turlarla herkesi bu festival alanına toplamışlar. Bu sebeple Çeşme Alaçatı, yazın o en civcivli halinden bile daha kalabalıktı.
Özlediğim Hacımemiş kaldırımlarında yürürken, adım başı bir keşif halindeydik. Gelato’dan Blu Alaçatı ve Limoncello alıp, Midyele’den ege otlarıyla harmanlanmış tok karnına bile olsa yiyebileceğimiz mideyeler yedik. Ordan da ver elini Yasemin’in Bahçesi.
“Ege otları ve Rakı” workshopunda Süleyman Usta’dan yeni mezeler denedik. Bu harika mezelere Yeni Rakı’nın “Ustaların Karışımı” eşlik etti. Ustaların Karışımı’nı bir kere denediniz mi başka birşey içemiyorsunuz benden söylemesi.
Kurabiye Otel’in olduğu köşeye gelip, bir iki fotograf çekelim derken, bir fotoğraf kulübü ile tanıştık. Mini mini gençler, ellerinde makinaları atlayan zıplayan fotograflar çekiyorlardı. Onları hayranlıkla izlerken, kendimizi zıplayan çift fotografının odak objesi olarak bulduk. Bu keyifli çekimin görüntülerini aşağıda bulabilirsiniz.
Güne devam ederken, Bazen’i de keşfedelim dedik. Kaftanlardan hangisini alsam diye düşünürken, bir kapı açıldı. Yüzüme gelen ışık hüzmesini takip ettiğimde, arka bahçedeki peynir ve ekşi mayalı ekmek tadımı bizi karşıladı.
Özlediğimiz sokaklarda elele tutuşup, kimseye çarpmamaya özen göstererek, yürüyerek geçirdik tüm günü. Pazar yerine giderken, Kuytu’ya denk geldik. Restoranın arka bahçesinde tüm markalar ürünlerini tanıtıyorlardı, biz en çok el yapımı masa örtülerine bayıldık. Kahve ve limonatadan denedik.
Alaçatı Ot Festivali’nde Her an karşımıza çıkan güzellikleri yaşamaya çalışırken akşamın nasıl olduğunu farketmedik bile. En güzel köşede bir meze yemek için rezervasyonlarımızı yapıp, doğruca otele. Üst baş değiştirip gecelerin tadını çıkarmaya gittik. Favorimiz Kapari Bahçe’ye de uğradık. Alaçatı’da hemen hemen bütün mekanlar sezonu açmıştı.. Bize de kendimizi arnavut kaldırımlı sokaklara bırakmak düştü..
Ertesi gün Alaçatı’nın o kalabalıklığından uzaklaşmak için Ilıca’ya çevirdik rotamızı. Öncesinde bahçelere ot toplamaya gidip, sarı beyaz papatyalardan demetler taçlar oluşturduk. Deniz kenarında güzel bir yürüyüş yaptık, suyun sıcaklığını parmak uçlarımızda hissederken. Tam o an, bikinimi de almalıydım diye düşündüm. Deniz bizi kendine çağırıyordu, biz ise ona doğru yürüyorduk, etek uçlarım ıslanarak..
Kumru yemeden, dost pideye uğramadan Çeşme’den dönmek olmaz. Alaçatı’da her yer açıkken, Ilıca’da çoğu yer kapalıydı. Neyse ki sahildeki Kumrucu Şevki ve Dost pide bizim için oradaydı.
Deniz kenarına oturup yelkenlileri izledik, güneşi hissedip, temiz havayı içimize çekerek günü tamamladık..
Bu seferki kısa Çeşme hikayemiz de böyle. Alaçatı Ot Festivali notlarımız işe şöyle:
- Çooook kalabalıktı
- Eventler harikaydı
- Eventler ve pazar yeri dışında pek bir ot yoktu
- Hava inanılmaz güzeldi, bu kadar çok özlediğimiz yaz sonunda geldi
- Alaçatı sokaklarında mevsim ne olursa olsun gezmek paha biçilmezdi
Şimdi Alaçatı Ot Festivali‘ni bizimle birlikte tekrar yaşamak için videomuzu seyredebilirsiniz
Alaçatı Ot Festivali’ni birlikte tekrar yaşayalım mı?
Sevgiler,