Siz hiç yurt dışında bir yabancı düğününe katıldınız mı?
Geçen hafta Cuma akşamı itibariyle çıktığımız yolda, Oslo’da çok özel anlar yaşadık.
Hem birbirimize hem de bulunduğumuz yerde tam anlamıyla olabilmek için anılarımızı ve karelerimizi biriktirdik. Şimdi onları paylaşma zamanı!
Lokallerden aldığımız keyifli önerilerle oluşturduğumuz Oslo Rehberi için buraya bakabilirsiniz.
Oslo’ya Varış
Pegasus ile Cuma günü yola çıktık. “Hadi o zaman” Oslo’ya diyerek heyecanla o keyifli 3,5 saat uçak yolculuğunu geçirdik. Şehre vardığımızda ilk durağımız Oslo’nun en keyifli mekanlarından Himkok oldu. Düğünden önceki gün ilk aşama arkadaşlarla birlikte bir mekanda toplanıp oyunlar oynayarak diğer yabancılarla kaynaşmaktı.
Herkes gruplara ayrıldı, gelin ve damat hakkındaki sorulara yanıtlar yazıldı. Sohbetler edildi. Herkesin merak ettiği “Istanbul”u Norveçli, İsviçreli, İtalyan, Avusturyalı bir çok farklı ülke vatandaşına anlattık.
Oslo ve 21 Haziran!
Yılın en uzun günü 21 Haziran’a yakın bir tarihte Norveç’te olmak hayatımızda ya
şadığımız en ilginç deneyimlerden biriydi. Saat 23.30’da hava hala aydınlıktı. 00:30’da hafif kararır gibi olup 1.30’da tekrar gün doğumunu yaşadık. Asla ve asla gecenin zifiri karanlığı kendini göstermedi.
İlk sabah bir anda uykumdan uyanıp, “T. uyan çok geç kaldık, kahvaltıyı kaçırıyoruz dedim”, T. saate baktı ve “Saat 4.30” dedi. Dışarıda güneş en tepedeydi ve her yer baharın ilk günü gibi ışıl ışıldı. Uykuya devam edebilmek için perdeleri kapattık. Kendi gecemizi perdeler ile kendimiz oluşturmak zorunda kaldık.
Düğün Öncesi Şehir Turu ve Yemek
Ertesi gün şehir içinde keyifli bir tur yaptıktan sonra, deniz kenarında oturup akşama hazırlık yapan müzisyenleri dinleyip, ardından öğle yemeği için “Skur 33” restoranına doğru yola çıktık. Limanın ince uzun yolunun tam sonundaki mekan, eski bir antrepoyu andıran ancak iç dekorasyonu ile Norveç’lilerin mimari konusuna tekrar hayran kaldığım ambiyansıyla ışıl ışıl parlıyordu.
Damat, elindeki kağıtlardan herkese numaralar dağıttı. O numaranın eşi olan yerlere oturmammız gerekiyordu. Herkes tanımadığı kişilerin yanına oturup sohbet etmekle yükümlüydü. Böylece tüm yabancı misafirler kaynaşabilirdi.
Ardından herkes ismini yazıp bir kavanoza yerleştirdi. Sıradan birer isim çektik. Çektiğimiz isimdeki kişiyi bulup, birlikte birer selfie çektirdk. Böylece herkesin 2 selfiesi o haftasonu için kurulan whatsappp grubunda paylaşıldı. Hem isimleri hem de yüzleri tanımış olduk. Benim adımım Norveç asıllı, İsviçre’de Üniversite okumuş, ardından evlenip Avustralya’ya yerleşmiş, benimle aynı yaşta 2 küçük güzel çocuğu olan bir kıza çıktı.
Norveç Düğünü
Akşam üzeri düğün 4.30 gibi başladı. 5’ten 11’e kadar Michelin yıldızlı Norveç’e tepeden bakan Grefsenkollen Restoranında leziz gurme yemekler eşliğinde gelin ve damat hakkındaki konuşmaları dinleyip, sunumları izledik.
Daha ilk sunumda gelinin babasının konuşmasının ardından bizim masadaki tüm gözlerde yaşlar birikmiş, yabancıların yaptığı sade makyajlardan makyajsız yüzlere geçilmişti.
Ardından gelinin annesi Sara’yı tüm yönlerilye anlatan bir slide show gösterdi. Hobileri neler, nerede doğdu, ne yapmayı sever, dünyanın her yerinde gezerken tüm çeşitlilikleri içinde nasıl barındırır onu anlattı.
Damadın babası ise geldiğimiz ülke hakkında bize bilgilendirmelerde bulundu. Norveç parası üzerindeki şekillerle İsviçre parası üzerindeki şekilleri karşılaştırdıktan sonra, eğer ailemizin bir para birimi olsaydı, o paranın üzerinde bu fotoğraf olurdu diyip Manu’nun fotoğrafının basılı olduğu bir para birimini gösterdi. Ara ara sorduğu sorular karşısında ise sorunun cevabını bilenlere ödül olarka, isviçre çakısı ve isviçrelerinin balık tutarken özellikle kullandığı bir oltayı hediye etti.
Sıra gelinin kardeşlerine geldiğinde hem duygusal hem eğlenceli anlar ortaya çıktı. Sen benim en güvendiğim yersin şimdi uzaklara gidiyorsun derken küçük kardeşi, bizim masada yeniden göz yaşları yer çekiminin etkisiyle göz pınarlarından aşağıya doğru kaymaya başladı. Ardından bir piyano gösterisiyle birlikte şarkılar söylenirken neşemiz yeniden yerine, gülücüklerse yüzümüze geldi.
Bu düğünde öğrendiklerimden biri de biri ingilizce bunları anltırken bile, size o hislerin dil bariyerine takılmadan geçebildiği ve sizin içinizde bir yerlerde hangi dil din ırktan olursa olsun aynı hislerle örtüşüp duygulandırabildiği olduğu.
Damadın en yakın 2 arkadaşı özel bir sunum hazırlamıştı. Birbirini tamamlayan cümleler ile birlikte şiir tadında bir kaç mısra söylerken, cümlenin sonunu tamamlayanlara shot hediye etmeye başladılar.
En ilginç anlardan biri gelinin yakın bir arkadaşının yeni taşındığı New Mexico’dan kabilelere ait getirdiği eşyalar oldu.
Tüm bunların ortasında ne zaman biri bir bardağa bıçağın kenarıyla hafifçe vursa, herkes aynı anda bardaklardan çınlamalar çıkartıp gelin ve damada dönüyordu. İkisi oturdukları sandalyerelere çıkıp birbirlerini öpüp geri iniyorlardı. Arından herkes topuklarını tahta zemine vurduğunda çıkan gürültüyle birlikte masalarının altına saklanıyorlardı.
Ve bu sadece belirli anlarda değil, ne zaman birinin canı bunu yapmak istese, o bardağa vurup çınlatsa, her seferinde sandalyeye çıkıp öpüşüyorlardı.
Tüm bu show, onlarca akan gözyaşı, kahkahalar ve bardak tınılarıyla birlikte gece 23.30 oldu. Biraz ara vermek için mekandan dışarı çıktığımızda hava hala aydınlıktı.
Parti!
00.30’da party başladı. Önce sandalye kapmaca oynanarak ortam ısıtıldı. Ardından ingilizce, nynorsk (norveçce), isviçrede, almanca bir çok farklı şarkı ile gece 3’e kadar danslar edildi.
O gun hayatımda yaşadığım, bir filmin içinde olmakla benzer bir tat bırakan, belki de en güzel deneyimlerden biriydi.
Hadi o zaman! Biraz da Oslo’yu tanıyalım. Lokallerden aldığımız keyifli önerilerle oluşturduğumuz Oslo Rehberi için buraya bakabilirsiniz.